18 Ekim 2010 Pazartesi, 13:34
Yuvadan uçma merasimini benim kadar dramatikleştirip tarihi bir olay kıvamında yaşayan başka biri daha var mıdır acaba ? <>
Düne kadar her canlı doğar , büyür ve ölür üçlemesini benimseyen ben şimdilerde : her canlı doğar , büyür , evlenir ,çocukta yapar kariyerde ve ölür felsefesini geliştirmiş bulunuyorum :p
Ve ,insanların hep yalnız yaşlanma fobilerinin eseri olarak görmüştüm şu imam ve devlet onayı altında sevişme işini… öyle olmuyormuş işte , bunu anlıyorum.
<>
İnsan birine gerçekten , karşılık beklemeden seninle hayat geçer diyebiliyormuş , bencil kısmını çöpe atıp bizcil bir yapıya bürünebiliyormuş , içindeki çoşkun sevgiyi vermek için evin kedisinden başka canlılarında olduğunu bilmenin keyif vericiliğini hissedebiliyormuş , birine kalansız bölünebiliyormuş , kışın sırt üşümesine de bire birmiş şu iki insanın hayat birleştirme olayı , bir arada duramaz, birbirini yok eder gibi görünen iki enerjinin, doğru şekilde birleştirildiğinde her iki enerjinin de huzura kavuşması olayı olduğunu benimseyebiliyormuş , hepsi bir kenara ancak gerçekten sevince katlanılabiliyormuş evlilik öncesi koşturma sendromuna …
Bu arada sendrom olayına değinecek olursak , öyle söylemesi kolay diye yaşaması kolayda sanmayın , o süreçte 25 defa tamam biz yapamıyoruz hadi ayrılalım denip , 12 defa yüzükler atılabilir.Her sabaha güzel günaydınlarla başlanıp akşamında ooff çok daraldım diye tartışılabilir .nikah öncesi kaçan damatları anlamanızda cabası. Sürekli -bu kadar yorulacağımı bilsem, hiç evlenmezdim diyen bir damat ; fırsatını bulsa yurtdışına kaçıp kayıplara karışmayı planlayan bir gelin,
Ama en güzeli bütün bunların sonunda yeniden can ciğer kuzu sarması ve kaymaklı ekmek kadayıfı kıvamına gelinebilmesidir J
Böyle durumların yaşanmaması için kimseye haber vermeden evlenilmesi en güzelidir.Böylece formalitelere takılmadan , üçlü sehpa niye almıyoruz diye tartışmadan , gelinliğim sade olmazsa evlenmem diye ağlamadan , salon takımı kırmızı olursa büyükler bizi topa tutar diye düşünmeden , kuaföre gidilmeden , topuklu ayakkabı giymeden süslenmeden , gerilmeden evlenebilirsiniz (:
Vee gelinlik demişken ; şaşalı , kabarık ve bol tüllü göründüğüne bakmayın bu sosyal bir histerinin sembolü olan elbiseye. Aslında gayet konforlu ,ferah ve eğlenceli bir kostüm. Birincisi eğer üst kısmınız inceyse alt kısmınız isterse harman yeri gibi olsun o kabarık yapan alet sayesinde belli bile olmuyor. Tabi belli olmayan tek şey popo ebatlarınız değil sadece , gelinliğin altına şalvarda giyseniz , taytta fark etmez ,hatta yaratıcı davranıp free de takılabilirsiniz. ..
Seçilen ayakkabıya gelince , gelinlik denen perde etekli mucize kostum büyüklüğüyle onu da kamufle ediyor , o yüzden çok kasılmaya gerek yok.
Malum ,yatagin daginik birakilmasının kismetin kapanmasına,tabakta ne kadar pirinc tanesi kalmasının o kadar cocugun olmasına, cumartesi gunleri camasir yikanmamasının uğursuluk getirmesine, gibi gelinin ayakkabısının altına isim yazılması , yazılan kişinin adının silinmesi de o kişinin evleneceğine delalet eder (:
Gelinin buketini tutan şanslının da tez zamanda evlenmesi tezi de cabası , o yüzden her bekara bir buket atmak farz oldu J
Neyse Gelinlikti , damatlıktı , çiçeğiydi ,imzasıydı diye tek tek açacak olursam kitap yazmam gerekecek o yüzden burada kesiyorum , ve güzel gerçekle devam ediyorum :
Her şey bir kenara , ömrümün sonuna kadar yaşayacağım insanı buldum deme cesareti bence evlilik , o yüzden kendimi , bizi tebrik ediyorum … <>
"eskiden, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. o yüzden buna "evlenmek" denirdi.
şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik katlanmaktır, belki de..
**********************************************************************************************************
son günlerde beni fena halde tiksindiren ama bir okadar da güldüren bir reklam var dokunmadan geçemeyeceğim . Hani şu bol inekli reklam " la vache qui rit " yani bizim bildiğimiz adıyla " lavaş kiri " reklamları, yönetmen kim ciddi ciddi merak ediyorum , yahu hangi mantığa sığar ineğin; teyzesinin , kuzenlerinin , hatta kendi sütüyle yapılmış peyniri açıp afiyetle yemesi? Emziren annenin sütünü sağıp yoğurt yapması kadar komik :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder