4 Şubat 2011 Cuma

sosyal bir histerinin sembolü olan elbise ve kendi sütünü içen inek (:

18 Ekim 2010 Pazartesi, 13:34

Yuvadan uçma merasimini benim kadar dramatikleştirip tarihi bir olay kıvamında yaşayan başka biri daha var mıdır acaba ? <>

Düne kadar her canlı doğar , büyür ve ölür üçlemesini benimseyen ben şimdilerde : her canlı doğar , büyür , evlenir ,çocukta yapar kariyerde ve ölür felsefesini geliştirmiş bulunuyorum :p

Ve ,insanların hep yalnız yaşlanma fobilerinin eseri olarak görmüştüm şu imam ve devlet onayı altında sevişme işini… öyle olmuyormuş işte , bunu anlıyorum.

<>

İnsan birine gerçekten , karşılık beklemeden seninle hayat geçer diyebiliyormuş , bencil kısmını çöpe atıp bizcil bir yapıya bürünebiliyormuş , içindeki çoşkun sevgiyi vermek için evin kedisinden başka canlılarında olduğunu bilmenin keyif vericiliğini hissedebiliyormuş , birine kalansız bölünebiliyormuş , kışın sırt üşümesine de bire birmiş şu iki insanın hayat birleştirme olayı , bir arada duramaz, birbirini yok eder gibi görünen iki enerjinin, doğru şekilde birleştirildiğinde her iki enerjinin de huzura kavuşması olayı olduğunu benimseyebiliyormuş , hepsi bir kenara ancak gerçekten sevince katlanılabiliyormuş evlilik öncesi koşturma sendromuna …

Bu arada sendrom olayına değinecek olursak , öyle söylemesi kolay diye yaşaması kolayda sanmayın , o süreçte 25 defa tamam biz yapamıyoruz hadi ayrılalım denip , 12 defa yüzükler atılabilir.Her sabaha güzel günaydınlarla başlanıp akşamında ooff çok daraldım diye tartışılabilir .nikah öncesi kaçan damatları anlamanızda cabası. Sürekli -bu kadar yorulacağımı bilsem, hiç evlenmezdim diyen bir damat ; fırsatını bulsa yurtdışına kaçıp kayıplara karışmayı planlayan bir gelin,

Ama en güzeli bütün bunların sonunda yeniden can ciğer kuzu sarması ve kaymaklı ekmek kadayıfı kıvamına gelinebilmesidir J

Böyle durumların yaşanmaması için kimseye haber vermeden evlenilmesi en güzelidir.Böylece formalitelere takılmadan , üçlü sehpa niye almıyoruz diye tartışmadan , gelinliğim sade olmazsa evlenmem diye ağlamadan , salon takımı kırmızı olursa büyükler bizi topa tutar diye düşünmeden , kuaföre gidilmeden , topuklu ayakkabı giymeden süslenmeden , gerilmeden evlenebilirsiniz (:

Vee gelinlik demişken ; şaşalı , kabarık ve bol tüllü göründüğüne bakmayın bu sosyal bir histerinin sembolü olan elbiseye. Aslında gayet konforlu ,ferah ve eğlenceli bir kostüm. Birincisi eğer üst kısmınız inceyse alt kısmınız isterse harman yeri gibi olsun o kabarık yapan alet sayesinde belli bile olmuyor. Tabi belli olmayan tek şey popo ebatlarınız değil sadece , gelinliğin altına şalvarda giyseniz , taytta fark etmez ,hatta yaratıcı davranıp free de takılabilirsiniz. ..

Seçilen ayakkabıya gelince , gelinlik denen perde etekli mucize kostum büyüklüğüyle onu da kamufle ediyor , o yüzden çok kasılmaya gerek yok. spor ayakkabı , parmak arası şıpıdık terlik, sandalet …vb ile de kombine edilebilir. Ama tüm bunların geniiiiişçe bir tabanı olması tercih sebebidir. Tabiî ki de İlişki durumunda ; ilişkisi yok , karışık , serbest , ilişkisi var ama sevgilisi evlenmeye yanaşmıyor … gibi yazan arkadaşların adının geniş geniş yazılabilmesi için.

Malum ,yatagin daginik birakilmasının kismetin kapanmasına,tabakta ne kadar pirinc tanesi kalmasının o kadar cocugun olmasına, cumartesi gunleri camasir yikanmamasının uğursuluk getirmesine, gibi gelinin ayakkabısının altına isim yazılması , yazılan kişinin adının silinmesi de o kişinin evleneceğine delalet eder (:

Gelinin buketini tutan şanslının da tez zamanda evlenmesi tezi de cabası , o yüzden her bekara bir buket atmak farz oldu J

Neyse Gelinlikti , damatlıktı , çiçeğiydi ,imzasıydı diye tek tek açacak olursam kitap yazmam gerekecek o yüzden burada kesiyorum , ve güzel gerçekle devam ediyorum :

Her şey bir kenara , ömrümün sonuna kadar yaşayacağım insanı buldum deme cesareti bence evlilik , o yüzden kendimi , bizi tebrik ediyorum … <>

"eskiden, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. o yüzden buna "evlenmek" denirdi.

şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik katlanmaktır, belki de..

**********************************************************************************************************

son günlerde beni fena halde tiksindiren ama bir okadar da güldüren bir reklam var dokunmadan geçemeyeceğim . Hani şu bol inekli reklam " la vache qui rit " yani bizim bildiğimiz adıyla " lavaş kiri " reklamları, yönetmen kim ciddi ciddi merak ediyorum , yahu hangi mantığa sığar ineğin; teyzesinin , kuzenlerinin , hatta kendi sütüyle yapılmış peyniri açıp afiyetle yemesi? Emziren annenin sütünü sağıp yoğurt yapması kadar komik :)

kısalan saçlarım ve beni strese sokan kabaklarım...

18 Aralık 2009 Cuma, 14:47

Kız kısmısına yapışmış kalmış genellemeler vardır sıklıkla karşılaştığım ve çokça da ifrit olduğum..

Ağlayınca rimelimiz akar , hepimizin hayali beyaz gelinliktir , üstümüze düşülünce sıkıldığımız uzak durunca ilgisiz diye çamur attığımız söylenir , kızlar insan değildir bir çoğuna göre sabah uyandığımızda yüzümüz gözümüz şişmiş olamaz , hatta tuvalete gitmeyiz osurmayız bile , sarışın olanlarımız aptaldır marlyn Monroe nun suşudur külliyen , malum o bir sahte sarışındı, ve depresyona girince saçlarımızı kestiririz benim sebebim ilk ikisinin yanından bile geçmiyor ;),
Sevgilimden ayrılmadım ve uzun zamandır da pek bir mutluyum…


**********************************************************************************

Ve yaşasın sanal ineklerim kara koyunlarım mor çitlerim..

şu caaanım facebook uygulaması farmville ne fena bir olaymış hayatımı altüst etti :S hiç bilmezdim içten içe koyun, keçi ,inek besleyip tarla ekip biçmek istediğimi..

başlarda gayet zararsız başladığım çiftçilik artık iyiden iyiye stres faktörü oldu çıktı ,

1 gün sonra kabaklarım olacak ama ben şehir dışında internetten uzak bir yerde olacağım aman allahım kabaklarımı toplamazsam heba olup gidecekler , param da çok az marketten biraz buğday tohumuyla biraz çilek alabilirmiyim acep? , kredi alsak yok mu bir ziraat bankası , diye gerilen kaç kişi vardır , ?sormadım sayın çok kişi olduğumuza eminiz :)

hayır bir de hayvanlarda ayrı bir olay süt sağacağım , neymiş meşgulmüş inekciğim
,hayvansın sen ne meşguliyetin olur,

tabi tüm bunlara rağmen yiğidi öldür hakkını yeme ama, her meyve ve sebzenin yetiştirilişini doğru sımule etmişler, kaçınız biliyorsunuz ananasın ağaçta asılı olarak değil, bodur bir bitkide yerden yetişen bir meyve olduğunu :)))tabi bir de face de muhabbetli olup olmadığımız bir alay kişiyle bu sayede komşuculuk ilişkileri geliştirip birbirinize koyun , inek , geyik , ağaç yollamanız da cabası :)

neyse bu oyun beni daha fazla ele geçirmeden ve sahip olduğum inekler, koyunlarve 3 piksellik ördeklerce köleleştirilmeden bırakmalıyım,

Déjà Vécu ...

16 Kasım 2009 Pazartesi, 23:14

Kalbim benim dünyamdan olmayan bir adam tarafından baştan çıkarılmamak için boş yere direniyordu..Mantık yenik düştüğünde boyun eğmekten ve aşık olduğumu kabullenmekten başka çarem kalmamış muydı ne_?

***********************************************************************************

Bazı dönemlerde bekler insan… karşılaştığında aradığım sendin diyeceği insanı…
Ama işler he zaman bizim istediğimiz gibi yürümez işte .. tanrının yöntemleri tuhaf bir şeyi istediğiniz de her şeyi tam dilemeniz gerekiyor, ondan su istiyorum dediğinizde yağmur yağdırıyor , bir bardak su işinizi görecektir halbuki.işte bazen o beklenenle karşılaşıldığında aradığım bu ama bu defa da benim içimde yavru kediler miyavlamıyor diyebiliyor insan… ne zordur o beklenen olmak iyi biliyorum artık…
Déjà Vécu yaşıyorum sanki , mutluluktan ve heyecandan yaşamam gereken krampları korkular huzursuzluklar yaşatıyor.

i yaklaştıkça geri gittin ,etrafta hatıra bıraktıkça arkamı topladın , ben musluklarımı sonuna kadar açtıkça sen korktun…

***********************************************************************************

Kedi alışır,

alıştığı gibi sevilmek ister,

alıştığı yerde ilişir, uyur.

alıştığı insana gider,

alıştığı mamayı yer...


alıştığı evde kalmak ister...




Apolinarias

kanatlar , güvercinler ve hoobarey...

20 Ağustos 2009 Perşembe, 20:26

Brain buddies oynayıp beynimin deve kuşundan daha ağır olduğunu kendime kanıtlayıp kanıtlayıp ego koparması yapıyorum ama acayip bir şey de var içimde sanki kedi yavrusu yutmuşum gibi karnımda mırıl mırıl mırıldanıyor, önceden olsa kıçımın kanatları birbirine vuruyor derdim mutluluktan.. bu defa daha masumane sevincim herhalde..
halbu ki yarın dünyanın en sıkıcı yerine gidiyorum… yetmez gibi son günlerde fok bademi bile kıskanır olmuştum tüm yaz o koy senin bu koy benim çatır çatır tatil yapıyor diye

Bilmiyorum içim güzel BU GÜN..gidenlere anlam veremesemde geride bıraktıklarına anlam yüklemeye çalışıyorum
hoobareyyy diye nara atasım var :P






**************************


balkonumdaki küçük güvercin yuvası bahardan beri kaç çocuk büyütüp doğaya saldı saymadım bile..
yaz başından beri kaç kişinin vıcık vıcık sevgi kokan düğün/nikah davetiyesi geldi saymamadığım gibi..


ben bir topum benekli bir avuç b_kum sinekli..


http://ahoysissy.deviantart.com/art/Sugar-n-Spice-133021047

düşük yıldız ve hasar tespiti

08 Ağustos 2009 Cumartesi, 23:42

Yıldızım düşük şu sıralar ya da çatır çatır nazar değiyor bana..

Belli periyotlarla yaşadığm bir dönem var : sakarlık dönemi , çatır çatır nazar değme dönemi ya da lanetlendim dönemi de denebilir bu döneme.Ne nazar boncuğu , ne kurşun dökme, ne dua ne de kıç kaşıma hiç biri fayda etmiyor.
, periyot dediğime takılmayın, aslında bende bilmiyorum çünkü o periyodik çetvelin düzenini bazen 6 ay uğramıyor bazen her ay tekrarlıyor

Bu dönemin en önemli özelliği elimi attığım her şeye zarar veriyor olmam bu hurley in etrafındaki herkesin zarar görmesi kadar lanet bir şey. İşin kötüsü kendime zarar vermem için dokunmam da gerekmiyor :(
ve böyle zamanlarda insan yanında kafasına bir şeyler zımbalamak istediği insanları görmek istiyor..
şöyle ki

Durumun ciddiyetini 3 günlük bilançoyla açıklayacak olursam:

1. gün sehpanın üzerinde sakin sakin oturan gözlük ben yanından geçerken kendini yere attı ve üzerine bastım ,

2. gün dolaba bardak koyarken birden üzerime düşecekleri tuttu 2 bardakta ordan

yetmez gibi akşam sularında balık konservesiyle kendimi kestim. Aslında kesmek hafif bir tanım sol işaret parmağımı yardım resmen. Ohh kan aktı gider bu lanet diye seviniyordum kiii….

o da yetme di duvarda kendi haline asılı duran çerçeveyi düşürdüm

3.gün makineden çıkan bulaşıkları çıkarırken elime aldığım 3 pardak ta ayrı ayrı zamanlarda kendini patlattı :)

Şimdi 4. günün ilk saatlerini yaşarken bu gün tüm gün uyusam mı acaba diye geçirmiyor değilim içimden.
biri beni kurşunlasın kurşun döksün yani üzerime :D




Ve hasar tespiti ya da bir nevi yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var :p <>



Sevgilinin ölmesi onun başkasına gitmesinden daha az acı veriyor

Ve bir taraf sevmeye başlayınca diğeri vazgeçiyor sen seversen adam gider

Erkekler takıldıkları kızlara kız arkadaşım sevdiklerine sevgilim diyor

Kadınlarsa kelebek gibi ya ateşe gidiyor ya da bok a konuyor develer dikenler

erkekler kahve gibi oluyor ,en iyileri zengin ve sıcak ve
sizi bütün gece ayakta tutuyor...


kızlar eski sevgililerinin soy isimlerini asla unumuyor çünkü ilişkinin bir döneminde mutlaka o soyisimle yanyana konmuştur kendi adları , sevgilinin soyisminin kendi adına uyumuna bakar kız kısmısı

Uzun süren ilişkiler bittiğinde sevgililer bir türlü kopamıyor
Aşk sevgi bitse de paylaşılanlar ve birbirinin her şeyi olma durumu bir türlü tamamen kopmaya izin vermez.. ayrılık sonrası duygu ishali yaşanan bir döneme girilir


Geldi mi hepsi birlikte geliyor gittimi hepsi birlikte gidiyor.. tüm iyi şeyler tüm kötü şeyler , hayatınıza giren erkekler/kadınlar , iş teklifleri





http://magical-dust.deviantart.com/art/Gone-With-The-Wind-71760475

Kalbimde cüzdanım gibi.........

12 Temmuz 2009 Pazar, 00:41

En güzel çağımda yalnız uyuyorum hala…

Ve

Kalbimde cüzdanım gibi boş

Halkbuki tarihte bugün 1470 te eğriboz adası bile fethedilmişti.. peki ya benim k……

ah hayat her defasında söz verip her defasında yine çıplak halde yolda bırakıyorsun beni oysa ben,

daha çok hata yapmak daha neşeli olmak hayatı daha az ciddiye almak istiyorum

Yapmadıklarımdansa yaptıklarımdan pişman olmak <>
Daha çok gezmek daha çok baklava yemek daha çok film izlemek daha az uyumak

Ben isteye durup karar vermeye çalışırken sen se kafana göre akıp gidiyorsun…

klor + h2O + çiş

24 Haziran 2009 Çarşamba, 16:27

yaz gelsin denize gidelim güneşlenelim derimiz melanin sentezlesin diye diye sezonu açtım nihayet:)

bütün kışı hukuk,ekonomi,türkçe , matematik ve bilimum sıkıcı ders notlarıyla geçirdikten sonra gözüm döndü resmen yazın gelişiyle

attım kendimi kızgın kumlardan serin sulara..tam bir güneş görgüsüzü olarak,
güneş deniz kum sitenin devasa havuzu şezlonglar şemsiyeler derken çektim enn güzel bikinimi
yattım güneşin tam bağrına vıcık vıcık kremlendim döndüm güneşe yüzümü,
.herşey güzeldi deniz, kum , havuz, güneş , oldum olası nefret ettiğim güneş kremleri bile güzel görünüyordu gözüme ama yine her yaz yaptığım o korkunç hatayı yapmıştım…

hangi mantık ürünüdür yüz üstü güneşlenirken sırt bölgelerinin de yanmasını beklemek... işte allah kimseyi tatile gidememekle terbiye etmesin:)

ön tarafım hafif kırmızılıkla koyulaşmış kavrukumsu bir ton arka tarafım bembeyaz...
neyse ki diğer günlerde homojen şekilde güneşlenerek farkı kapattım ama her yıl inatla aynı şeyi neden yapıyorum o da benim anlamadığım bir mevzu..

allahtan ki güneş görgüsüzü olan tek ben değildim şezlonglar oluk oluk kız kaynıyordu bol yağlı güneş kremlerini sürüp vıcık vıcık terleyene kadar güneşlenen kızlar hemde <>
fotograf makinemi götürmediğime pişman olma sebebimdirr bu kızlar:)

buarada tuhaf bir şekilde fark ettiğim bir şeyde artık yaz aşkı sezonunun açılmıyor olması <>
,Sanırım benim kuşağımın bir klasiğiydi bu ya da ben artık kazık kadar kız oldum modundayım da son 3 yıldır etrafta dönen dolapları fark edemiyorum:)

neyse ilkokulda her tatil dönüşü yaptığımız gibi tatil anılarımı anlatmayacağım daha fazla nispet yapar gibi:)

tamam çok eğlenmiş dinlenmiş bronzlaşmış rahatlamış olabilirim ama bu insanlara nispet yapmamı gerektirmez öyle değil mi:)


gelelim diyet olayıma.. her ne kadar :
-aaa bugün çok yüzdüm çok kalori kaybettim dirençsiz kalmayım biraz daha makarna alayım desemde
- akşam nasılsa yürüyoruz biraz daha yemekten bir şey çıkmaz diye ikinci tabağımı tepeleme doldurma girişiminde de bulunsam tatlıya hiç prim yaptırmadım:)
tatlısız geçirdiğim 3. haftanın içindeyim..
Olurda olmadık bir zamanda pat diye düşersem künefe ve baklava aromalı şekerli su dolu serum verin bana:))

Ve bir tatil klasiği olan kilo alıp gelme rituelim bu yıl bozuldu.. mutluyum huzurluyum baskülümle barışığım artık:)
Ama bu verilmesi gereken 8 kilodan 2sini verdiğim ve hala 6sını vermem gerektiği gerçeğini saklamıyor…



…………….sözlük…………

havuz: klor + sidik + h2O

yaz aşkı : genelde 17/23 yaş arasında yaşanan kisa oldugu icin mi cok guzel yoksa cok guzel oldugu icin mi kisacik geliyo acaba diye düşündüren , tatil suresince etkileyici tum unsurlarin hormon desteğiyle insan üzerinde yarattigi bir tur halüsinasyondur

8.

07 Haziran 2009 Pazar, 19:04

8 kilo vermek lazım...
gün gelipte 8 rakamından nefret edeceğim hiç aklıma gelmezdi , şimdi ise nefret , tiksinti, ve şiddet uyandıran hislerle söverek bakıyorum 8 rakamına , düşüncesi bile içimi gıcıklatıyor..

aslında 8 in bir suçu yok: Tüm suç 8 i akla gelebilecek en kötü şekilde aklıma sokan
O.Ö' in
ve yediğim cocostar ve türevlerinde..

her şey bundan 2 ay önce başladı , normal şartlar altında nisan mayıs ayları geldiğinde gevşeyen gönül yaylarımla birlikte spora başlar ve yaza minimum kompleksle girmek için şekerle olan ilişkimize kısa sürede olsa ara verirdim , ama bu bahar neyin rehavetine kapıldığımı anlamadan bahar geldi ben coco star yiyip nutella kavanozunda yatmaya devam ettim<3 ,bahar sürdü ben hala coco star yiyor ve nutella kavanozuyla gönül bağlarımı koparmadan ilişkimi dolu dizgin yaşıyordum<3 ve bahar geçti yaz geldi....
beni bir zamanlar yedikçe mutlu eden nutella ve o küçük kalori barları şimdilerde en büyük mutsuzluk nedenim oldu..
neden paketin üzerine kalorisinin yanına sigara paketlerinde olduğu gibi
yediğiniz her lokma poponuza gidecektir , - bu yediğiniz bir akşam yemeğine bedel
bunu yedikten sonra en az 10 km koşmalısınız yoksa dönüşü fena olur, gibi sinir bozucu ve iştah kapayıcı açıklamalar yazmıyorlar anlamıyorum.

Neyse acı bir şekilde tecrübe edindikten sonra bugün diyet kilo vermeyi sağlayan, yasaklar silsilesi
yapmaya karar verdim , tabi hala anlamadım bu diyet olayı nasıl bir psikolojidir..tokluk hissi vicdan azabı yaratır mı insanda
Bende yaratıyor aç gezince zayıflamışım gibi hissediyorum o da ayrı bir olay tabi…
Neyse insan 12 günde alışıyormuş hemen her şeye aşk acısı hariç tabi o 6 ay sürüyor , aşk acısı çeken canım arkadaşım a duyurulur :)
bende metabolizmam ve ruhumun bu duruma alışmasını bekliyorum , olucak olucak...
geçen yıl doyasıya giydiğim şortlarım eteklerim yeniden üzeime olucak, yasemin şimdiki kilosundan -8 olucak :))


Karşılıklı adalarda yaşayan bir kadın ve bir erkek varmış , adam kadını görür görmez aşık olır ve kadının adasına her gün yüzerek gidip gelmeye başlar , bu böyle uzunca birsüre gittikten sonra bir gün adam kadının yanından ayrılırken kadına: kadının çenesindeki iri beni göstererek “çenende daha önce böyle bir leke yoktu , ne zaman oldu “
Diye sorar
Yıllardır çenesinde o benle yaşayan kadın şaşırır ve adama : “o ben beni tanıdğın ilk günden beri vardı ama sen bana olan aşkından o kadar kördün ki benim kusurlarımı görmüyordun, seni bu adaya onca yolu yüzerek getirende bu aşktı… artık buraya gelme çünkü görüyorum ki bana olan aşkın bitmiş o yüzden
Yeniden beni görmek için suya girersen boğulup öleceksin der..
Adam kadının söylediklerini inkar eder ve anlamsız bulur birazda içerler…
Ve ertesi gün yeniden sevdiğini sandığı kadının yanına gelmek için suya girer…
fakat karşı adaya varamadan boğularak ölür…

biraz uyusam geçer belki..

23 Mayıs 2009 Cumartesi, 17:22

insan kendini kötü hissettiğinde ya da kötü durumda olduğunda bunu kapatmak için herzamnki halinden daha iyi görünmeye çalışırmış aslında herşey yolunda bende çok iyiyim dercesine..
bu mutsuzluktan geberen bir insanın iki lafından birinin mutluyum olması gibi birşey..

şimdi bende çok iyiyim normal zamnlarda kıyıpta giymediğim pahalı ayakkabılarımı giydim ,gereğinden fazla iyi görünüyorum , bilmiyorum belki de acıyan içimi böyle kamufle ediyorum



dün uzun zamandır bir hareket yok yazacak birşeyde yok diyordum ki bugün hönkürerek ağlama modunda küfür ederek kafamdakileri aktarmaya çalışıyorum...

insanın doğasının temel taşlarından biri bencillik...
sırf kendini iyi hissetmek için karşındakini hoyratça harcama sanatı...

zaten iyi giden bir sakin bir hayat vardı ne diye gelip orta yerine oturdun , ne diye defalarca kitlenen kapıları bir arkadaş bakıp çıkıcam edasıyla yeniden açtırdın ...
neyse ki bazen hayatıın bir kısmında araya ayraç koyup beklenmeyecek kadar az kalıyor bazı ,insanlar

ama buraya yazacak kadar da yer etmiş onu da benim saflığıma verin...


aşk işte... osuruk gibi bir şey, önceleri biraz sancın oluyo daha sonrasında rahatlıyosun kokusu da sana hatıra kalıyor.

neyse.....
biraz uyusam geçer belki..




reklam kuşağı ve kuşak çatışmaları :)

17 Nisan 2009 Cuma, 21:21

ergen genç icadı kuşak çatışması dedikleri şey versiyon versiyon , çocuk doğar büyütme konusunda anne babalar ve büyük anne ve babalar tartışır ki bu çocuğun bin çeşit büyüme şekli vardır:)

çocuk büyür bu defa da çocuk kendi anne ve babasıyla çatışır , çocuk ergen olur artık çatışma kılıç kalkan şeklinde devam eder.. ve çocuk artık olgunluğa erişir ama çatışma biter mi? bitmeezzz şu şekilde devameder:)

neymiş yemek yapmayı bilmiyor musum ne biçim genç kızmışım ben... olur mu hiç öyle şey anneciğim babacığım sadece benim yaratıcı fikirlerime açık değilsiniz henüz o yüzden ...

neymiş yaptığım yemekleri ben bile yiyemiyormuşum: külliyen yalan ben yemek yaparken o kadar mutlu oluyorum ki gülmekten bir kilo et yemiş gibi oluyorum doyuyorum :)

neymiş odam çok dağanıkmış : aslında dağınıklıkta kendi içinde bir düzendir , aradığımı buluyor muyum_? buluyorum o zaman daha ne :)

neymiş artık evlenmem gerekmiş milletin çocukları çoluk çocuğa karışmış ....canım annecim pilav yapmak , çocuk bakmak benim tarzım değil..hem ben daha çocuğum ne çocuk yapması :)

neymiş genç kızmışım ben topuklu ayakkabı giyip hanım kız pozları atmalıymışım....hep demezmiydin sen değerli parfümler küçük şişelerde saklanır diye , topuklu ayakkabı da nerden çıktı:)


neymiş kiloma da dikkat etmeliymişim yarın birgün evlenip çocuk yapacağım zaman sıkıntı olurmuş.... oldu canım bir dirhem et bin ayıp örterdi şimdiye kadar? ne değişti:)

ve son olarak annecim babacım Kamuran hamster fare değil , nasıl biz maymundan gelmediysek Kamuran da cardon ya da keme familyasından gelmedi.. , unutmadan dün haberlerde izlediğiniz hanta virüsü de farelerden bulaşıyormuş hamster kısmısı gayet masum

…………………………………………………………………………………………………


Bazı reklamlar yüzünden reklamı yapılan şeye ifrit olma hallerindeyim…

Nutella reklamlarında pislik aşçının nutella kavanozundan aldığı kaşığı yalayıp kavanoza tekrar soktuğu an benim için nutella ve türevleri bitmiş onun yerine şu tüp halinde satılan çikolata kremalarına sarmıştım…
Ben bu travmayı binbir türlü zorlukla atlatmış yıllarımı nutellasız geçirmek zorunda kalmıştım <>

Şimdi de sana reklamlarına fena halde takmış durumdayım: kadın sana ile yeme de yanında yat vari yemekler hazırlayıp dışarıda pisliğe toza bulanarak top oynayan çocuklarını yemeğe çağarıyor , ve çocuklar oynadıkları: ota ,boka, yürürken yere balgam atan cemşit amcanın balgamına ve envai çeşit pisliğe bulanmış toplarını bırakıp ellerini yıkamadan yemeğe oturuyorlar , yetmez gibi büyük olan veled masadan kalkarken tabaktaki son pirinç tanelerini parmaklarıyla temizlemeye çalışıyor…
Veee o an olan oluyor benim için sana margarin ve pirinç pilavıda bitmiştir artık
Tamam Çinliler kadar sevmesemde yemeklerimde ayrı bir yeri vardı pirinç pilavının en azından makarnadan sonra ustaca yapabildiğim tek yemek olarak mutfağımda ve kalbimdeki yeride ayrıydı…
………………………


ebeveyn kısmısı...

06 Nisan 2009 Pazartesi, 00:19

ne kadar okumuş oturmuşta olsalar ne kadar ileri, görüşlü görünüp geniş düşünen insan taklidi de yapsalar ve her nekadar dünyanın enn anlayışlı ebeveynleriyiz diyerekten şirinlik muskası kılığında da gezseler onların belli bir misyonu vardır ve hedefleri hiç şaşmaz...

anneler ve babalar....

atsanız atılmazlar para gibidirler:) varlıkları da yoklukları da mutlu etmez sizi , hiçbirzaman nefret edemezsiniz de , xlarge değillerdir ki 18 yaşınıza bastığınızda ben artık kendi evime çıkıyorum diyip çıkasınız...

ilkokul seçiminizden ilerideki eş seçiminize kadar hayatınızın her alanında fazlasıyla söz hakkına sahiptirler yetmez gibi etiketi severler ve çoğu , diğer ebeveynler arasındaki popülariteleri için sizi kullanırlar..

küçük yaşlardan beri sizinle acayip diyaloglara girerler:

eve geldiğinizde içeriden geldin mi yavrum diye seslenip , yasemiiiinn gel yavrum dondurman soguyor diyebilirler , okuduğunuz üniversiteye gelip hocalarınıza derslerini sormaya çalışabilir , ola ki karadeniz taraflarına gittiyseniz aman sakın orda çay içme radyasyon var diyebilirler... vs ... vs

şimdi ben bu muhabbeti sayfalarca uzatıp okuyanları küçük gülme nöbetlerine tutardım tutmasına ama konum başka :)

şöyle ki canım annemin son bombasını yazacağım...

fotograf çekmemi hernekadar destekleyip arkamda duruyor gibi de yapsa çektiğim fotolara mükemmel yorumlar getirmekten kendini alamaz ..

bu ay ki fotoritim e-dergi de yayınlanan < http://www.fotoritim.com/yazi/yasemin-tangoren--alegorik-seyler > röportajımı bir hevesle ve sevinçle kendisiyle paylaştığım da anneciğimin gözüne takılan tek şey , en alttaki profil fotografım oldu ve getirdiği yorum şuydu: daha kapalı bir fotograf koyamazlar mıydı:)

(ah annecim ah ya .. ben iyi birşeyler yapmışım bak adamlar fotolarımı beğenmiş onca iyi fotonun arasına benide yakıştırmış ne diye takılırsın omuz başıma:) )


koyabilirlerdi elbet annecim ama bu fotograf hem onların hem de benim daha çok işime geldi , ben 3 foto yolladım ama aralarından en güzeli buydu ve bunu seçeceklerine emin olaraktan hemde , ve onlarda özellikle bunu seçtiler çünkü onca zekice kurgulanmış fotografın altında zeki olduğu kadar güzel bir yüz görmek derginin de popülaritesini artıracaktı diyemedim tabi :)

sevgiler...

asansör bouzlursa..

26 Mart 2009 Perşembe, 09:50

yorgun bitmiş tükenmiş halde eve gelinir .. apartman kapısından girilir ve suratta koca bir gülümsemeyle seni eve yorulmadan şefkat ve güvenle çıkaracak hatta sıkılma diye sana radyo dinletecek ve hatta olduğundan daha zayıf görünmeni sağlayan boy aynasıyla egonu okşayacak asansöre bakılır…

bakılır… bakılır… ters bir şeyler vardır bir daha bakılır

bakılır .. bakılır gördüğün manzaranın dehşet vericiliğiyle sağ kol sol elle çimdiklenir <> hafif bir can acısıyla irkilinir .. ama nafile görüntü değişmemiştir…. SERVİS DIŞI yazısı kırmızı kırmızı , yedi ceddine küfür eder gibi sana bakmaktadır.. hala ışınlanmanın hayata geçmemesine isyan edilir..

ilk şok zor da olsa atlatılır ama ikinci şok daha vurucudur önünde tırmanmak zorunda olduğun 10 kat yani 180 merdiven 9 koridor vardır…

ve baş önde küfür ede ede tırmanmaya başlanılır….



1. kat bir tane çocuk ayakkabısı

2. kat sadece paspas

3. kat sarı kocaman bir çö p bidonu

4. 7 numaralı dairenin kapısının yanında 2 tablo asılı , 8 numara ona nispet yaparcasına kapının üzerine devasal bir yılbaşı süsü asmış

5. kat karşılıklı ikidairenin tam ortasına salonlara koyulan türden koca bir çiçeklik , paspaslar bizler şirinlik muskasıyız mesajı veriyor

6. kat 11 numaranın zilinin üzerinde lütfen zile basmayın yazısı asılı , 12 numara evdeki fazla dolaplardan birini kapı önüne koymuş katta sıcak bir ev havası var

7. . kat yine karşılıklı tablolarla süslenmiş iki daire kapısı ama tabloların ebatları ve sayıları artmış halde

8. .kat 16 numaranın görgüsüz olduğunu düşünüyorum

9. ağır güvenlik önlemleriyle donatılmış 18 numaranın kapısı

10. kat o çok tanıdık bildik sevdik huzurlu kapı.. 20 numara yarım açılmış belli beni bekliyorlar.. evimdeyim..

<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3



evde hayvan beslemek eğlenceli olduğu kadar sinir bozucu da olabiliyor çokça zaman…

sabah 6 da kalkmama sebep olan sevgili Kamuran<> yemini , suyunu, sevgini gani gani veriyorum derdin neydi de kafesinden kaçtın anlam veremiyorum..

ve zümrüt şuanda yoksun ama seninde zamanında bana attığın kazıkları unutmus değilim.. evden kaçıp komşu sitenin bahçesinde güneşlenmeler, sokak kedileriyle gereksiz samimiyet kurmalar , beni türlü acılara gark etmeler falan…

seni de unutmus değilim Süreyya <> suyun biraz fazla geldi diye kendini fanusundan dışarı attığını unutmuş değilim…

http://pesare.deviantart.com/art/Treehouses-105341366

KINAMA GÜNÜ..

21 Şubat 2009 Cumartesi, 20:29

Ehliyetim olduğu halde akşam çıkarken arabayı vermeyen babama büyük bir kınama gönderiyorum..

Bıktım erkek hegomanyasından duygu Asena mezarından çıksın feminizm feminizm diye bağarsın istiyorum..

Yıllardır kimlik taşımadığımı çünkü onun yerine daha az yer kaplayan ve daha fiyakalı görünen ehliyetimi kullandığımı fark ettim.. ve o ehliyetin sadece bu işe yaradığını bilmek sinir katsayımı 8le çarptı birden..

Bende istemez miyim arabam polis tarafından sağa çekilsin ihtarlarıyla durdurulsun , ve ben ehliyet ve ruhsat diyen trafik polisine ruhsatımı ve artık çıkmaya çıkmaya küflenmiş ehliyetimi kıvrak bir hareketle göstereyim..
ve
Ben de istemez miyim ilk cemrenin düştüğü şu günlerde bende otoyollara bomba gibi düşeyim ..



Ve Bolulu Hasan Usta..
En az 4 porsiyon siparişi vermeden evlere servis yapmadığın ve beni bu soğuk hasta kış gününde tatlı krizlerine soktuğun için senide şiddetle kınıyor ve favorilerimden çıkarıyorum..





Su içsem yarıyor triplerinde gezen sevgili metabolizmam seni kınamayı geçtim iflah olman için dua ediyorum artık..

Aldığım dijital baskül ile nasıl bir anlaşma yaptınız bilmiyorum ama her tartılmamda verdiğiniz değerler benim menstural dönem gelgitlerimden daha dengesiz ve bundan dolayıdır ki balıketli olmak sultanlıktır işim olmaz baskülle diyerekten
1 ay süreyle seni rafa kaldırıyorum…



Dün gece eve dönmek için soğukta <8> beni 20 dakika bekleten dolmuşçu senin yatacak yerin yok babamı, Bolulu Hasan Ustayı da geçtim..
Sabahtan beri yediğim soğuktan dolayı bana yaşattığın sırt ağrılarının haddi hesabı yok..
Benim için bitmiştir cumhuriyet domuşları


Ve sevgili cumartesi… hasta da olsam ona buna isyan edip kendi kendime tribe de girsem sen bütün gün yağmur ve soğukta sunsan iyiyim mutluyum…
http://nonnetta.deviantart.com/art/Dark-tranquillity-108047700

tarifsiz..

18 Şubat 2009 Çarşamba, 21:58

Tarifsiz acılar çekmesemde tarifsiz duygular yaşıyorum..
kaybetme duygusumudur nedir onun değişik bir versiyonu sanırım bu… insan sevmediği birini paylaşmaktan korkar kıskanır mı?

Yoksa seni sevmiyorum büyük bir yalan mı?

Ve eğer gitmek zorundaysan
Hemen gitmeni dilerim

****

Bilmiyorum.. sadece tarifsiz duygular yaşıyorum.. tüm hırpalamalarına rağmen özlüyorum

Ve sen şimdi bitti diyorsun, bense parçalara ayrılıyorum


bazen nefret ediyorum ama çoğunlukla ölümünü diliyorum

yazık ki zamanın silemediği çok fazla şey var ve aşk acısı 6 ayda anca geçiyor.. gariplikte burada ya 6. ay a girdiğimiz anda sende yeniden hayatıma giriveriyorsun sonra yeni bir 6 ayın daha dolmasını bekle.. ne biçim bir kısır döngü bu aşk acılarım döner sermaye gibi işliyor resmen…

sonra u2 çalıyor lanetlendim sanki her şey acı çektirmeye kilitlenmiş gibi geçip gidiyor…..

Nothing to win and
Nothing left to lose

With or without you
I can't live

sarhoşluk anında kaybedilen bekaret gibiyim… 2 birayla yada aşk sarhoşluğu anında...

http://lestoilesdaz.deviantart.com/art/Perdre-la-tete-97396581

bir arkadaşa bakıp çıkıcam...

09 Şubat 2009 Pazartesi, 11:13

Ne garip şeyler yaşıyoruz..

kendimizi tanıdıkça kimseden nefret edemez oluyoruz,

Bugün her şeyi paylaştığımız canımız ciğerimiz sevgilimizi ayrıldığımızda hiç birşey yaşanmamış gibi sili.p atıyoruz ,
ben bunu asla yapmam dediğimiz şeyleri gün gelip bal gibi de ya.pıyoruz ,

ikili ilişkilerde kita.plar yazacak kadar tecrübelide olsak her defasında aynı hatalara düşüyoruz ,

birleştirmenin daha zor olduğunu bile bile parçalıyoruz

her pazartesi diyete başlama kararı alı;p Salı günü bozuyoruz ,

serseri tipleri seviyoruz ama efendi olanla evleniyoruz <>
tüm kızları elleyip ellenmemişle evlenmek istiyoruz

aslında sadece devlet onayı altında sevişmek için evleniyoruz

son dakikalar sayesinde, işlerimizi son anlarda yetiştiriyoruz

iyi bir yaşam için sürekli çalışıyoruz ama o iyi yaşama vakti geldiğinde yaşamımızdan olmuş oluyoruz…

ve..

bir arkadaşıma bakı.p çıkacağım.. gibi yaşıyoruz..
çizim....http://nonnetta.deviantart.com/

antre lambası...


06 Şubat 2009 Cuma, 21:41 tarihinde
gecenin bir yarısı yanan antre lambasının uykumda beni rahatsız eden ışık huzmesi olması dışında aslında hayat belirtisi olabileceğini hiç düşünmemiştim... <>

her gününü ibadetle her an ölecekmiş gibi geçiren, her gece uykusunda ertesi sabah uyanamama ihtimaline karşı abdest alı;p uyuyan ve öldükten sonra mahrem yerlerini kapatmak için saçlarını hala uzatan 80 yaşında bir babaannem var çünkü :)
fotograf... http://otekin.deviantart.com/

yasemin teyze...

03 Şubat 2009 Salı, 17:26 tarihinde

çok teyzeyim bugün..


ne duygusal ne depresif ne abuk ne subuk ne tuhaf hiçbiri değil teyzeyim sadece..

ha tabi bunun getirisi olarak mutlu ve karışıkta..

birisi bundan 1.5 yıl önce , diğeri 1 yıl dipdiğeri ise yaklaşık 4 ay önce hayatımın kazığını attı bana
kimler mi 2 en yakın arkadaş bir abla..
evlendiler.. sevinmedim mi sevindim.. grubun tek bekar üyesi kalmama rağmen sevindim ama kıskandım da hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı çünkü.. pazar kahvaltıları , gece sefaları ,sabahlara kadar cips bira eşliğinde oturmalar , kahve muhabbetleri , aklıma gelen gelmeyen hatta buraya yazamayacağım birdolu şey..

olmadı da zaten.. kimse eskisi kadr özgür olmadı.. kimse eskisi kadar bekar olmadı kimse eskisi kadar yalnız olmadı
sonra hiç ummadığım biranda ikinci darbeyi aldım selin hamileydi :) bizim planlarımıza göre en az 2 yılı daha vardı bebek projesi için ama olmadı işte :)

daha öncede birçokdefa dolaylı olarak teyze olmuştum ama bu derece yakınlık duyduğum çocukluğumuz birlikte geçmese de birlikte büyüdüğümüz ilk aşk ilk sigara ilk ergenlik maceralarımızı paylaştığımız arkadaşımın beni bu şekilde taçlandırması biraz tuhafıma gitmişti..

ve çok değil topu 9 ay kadar sonra yeniden teyze olacağımı öğrendim bu defa 5 haftalıktı sevgili fasulye ve eylül ayı gibi merhaba diyecekti .. tam buna alışmaya çalışıp grubun hem bekar hem çocuksuz tek üyesi olduğumu iyiden iyiye hazmetmişken arada sadece 1 hafta var yeniden teyze olacağımı öğrendim.. yasemin teyze

bu son teyzelik olayı diğer ikisinden de dolaylılardan da farklıydı ama.. bu defa öz teyze olacaktım.. teyze anne yarısı olur hesabı :) offf nasıl bir anaçlık bu direk anne olma duygularıyla donatılmışız kadın milleti..
şuanda bir fasulye ye karşı ne hissedilirse öyle şeyler hissediyorum ona karşı malum henüz 5 haftalık ama heyecan verdiği kesin..
her nekadar:

* Omurga ve diğer kemik dokuları gelişmiş
* Kalbin düzgün ritimle atmaya başlamış
* Ana damarlardan kan akımı başlamış
* Göz ve kulak yapılarının gelişimi başlamış
* Bazı kafa sinirlerinin görünür hale gelmesi ve beynin farklı alanlara gelişimi hızlanmış
* Kol ve bacak çıkımları görünür hale gelmiş te olsa pek birşey hissedemiyorum teyzesi olarak :)




varlığını şiş bir karınla gösterdiğinde daha çok şey hissedeğim kesin ama :)


çok teyzeyim bugün..
ne duygusal ne depresif ne abuk ne subuk ne tuhaf hiçbiri değil teyzeyim sadece..

duyguSEL


24 Ocak 2009 Cumartesi, 01:18
Çok duygusalım bugün..
Birileriyle dalga geçecek , kendime gülecek hatta küfür edecek kadar bile neşem yok..
Duygu ishali oldum resmen , hormonlarım çıldırdı sanki habire ağla ağlaaaa kötü şeyler düşün hüzünlen biraz daha ağlaaa sinyallari yolluyorlar beynime , diyet yaparken yolladığım yemek yeme toksun yemek yeme toksun sinyallerini sallamayan beynim bu defa gayet itaatkar davrandı..
*******************************************

Aslında her şey 05/08/2007 de başladı..

Kız sevdiği adamın yanından kalkıp aşık olduğu adamın yanına gitmek için otobüse bindi
Sonrasında da zaten hiç birşey eskisi gibi olmadı.


***
İnsan kendini tanıdıkça içindeki kötülük potansiyelini gördükçe kimseye kızamıyor , en kötülerine bile..
erkek bedensel kadın duygusal aldatıyor
sonra ne oluyor hoşgeldin ıssız adamlar hoş geldin ıssız kadınlar...

O yüzden
Şu mazlumlar ve alınan ahlarından dolayı intikam almaları olayı sonuna kadar gerçek , sanırım birini cezalandırmanın en güzel yolu da bu sessiz kalmak , arkasından sabırla beklemek , ne beddua etmek ne de küfür savurmak
***


Çok duygusalım bugün..
Birileriyle dalga geçecek , kendime gülecek hatta küfür edecek kadar bile neşem yok..
Yaşattıklarımı kendim yaşamaktan korkarak….

bir sabah..

Son günlerde çok uyuyor olmamdan ,iştahsız iştahsız dolaşmamdan ,aşırı gergin ve agresif olmamdan dolayı
evde: yasemin sanırım hasta , yok yok depresyonda baksana nasılda mutsuz , yok kesin sevgilisnden ayrıldı aşk acısı çekiyor… gibi dedikodular çıkmasına neden oldu

Ve en kolay ve kestirme çözüm olarakta 3 ayda bir yapılan rutin kan tahlili günlerine benim de katılmama karar verildi.

evham manyağı tipik ebeveyn davranışı...

Sabah erken bir vakitte kalktım ki normal şartlar altında en azından 2 saat daha uyumam gerekirdi.. üşene üşene çıktım evden..
anne ve babamın meslekleri sayesinde sonu HANE ile biten hemen her yerde bir ayrıcalığım oluyordu.bugünün mekanı ise hastaneydi
hastaneye gittim..

Normal hastalardan yarım saat kadar önce gelmem yetmişti , işlemlerim yapıldı , tahlil zımbırtılarım elime tutuşturuldu. Kan alımından sonra artık eve gidebilirim diyordum ki idrar tahlilim olduğunu ve plastik bir bardağa işemem gerektiğini öğrendim.

Sabah aç karnına içtiğim 2 bardak suyun mürüvetini görme zamanı gelmişti işte işim bittiğinde elimdeki plastik pardağı kat kat peçeteye sarı;p utana sıkıla lab. A gidiyordum ki
Etrafta benim gibi onlarca insan olduğunu hatta benim gibi utanmayı bırakın ellerinde plastik çiş bardakları varken oturup yürüdüklerini yine ellerinde çiş bardaklarıyla sohbet ettiklerini hatta onları içtiklerini gördüm kısa bir dumur anından sonra idrar bardağı diye plastik çay bardağı aldığımı fark ettim ve anlık bir rahatlama yaşadım

Biraz daha rahatlamışta olsam benim bardağımda çay değil çiş vardıdikkat etmeliydim ..
Lab. In önüne geldiğimde yine o utanma duygusunu yaşadım halbuki karşımdaki görevli hergün onlarca kişinin çiş falına bakıyordu

Sanırım şanslı günümdeydim ama, çünkü tam o sırada yani ben 2 damla çiş doldurduğum bardağı utana sıkıla görevliye uzatırken yanımdaki amca bardağı ağzına kadar doldurmuştu ikinci şoku yaşamam çok zaman almadı diğer eliyle ikinci ağzına kadar çiş dolu bardağı da uzattı ve umarım yeter kızım dedi

Bardağımı bırakı;p hızla uzaklaşırken gördüğüm en son şey lab. Görevlisinin adama tükürür gibi bakmasıydı..

Komik bir sabahtı:..


20 Ocak 2009 Salı, 12:31

sanırdım...


Ben küçükken…

Ben küçükken İbrahim Tatlıses in oy oy Eminem şakısını ibo ya benzerliğinden dolayı dayımın söylediğini,

o yıllarda sülalemdeki tüm erkeklerde envai çeşit bıyık olduğundan <> bıyıksız erkekleri bağımsız partiden sanardım

sadece zengin çocukların kuzeni olduğunu , hayat bilgisi dersinde ünlü kişilerin hayatlarının işlendiğini , Saddam ın ünlü bir tenor olduğunu , madonna ve mıchael Jackson un kardeş olduğunu sanardım..

celmentine deki ateş adamın kibritle oynarsam gelip beni bulacağını , gece karanlıkta kulaklarımı örtmezsem birilerinin gelip onları yiyeceğini , annem yatarken renkli rüyalar dediği için o gece ruyamda gökkuşağı göreceğimi sanardım…


hamile kadınların çocukları düşmesin diye hiç oturarak işeyemediklerini , atom bombasının fizik derslerinde deney yapılarak ortaya çıkan bişey olduğunu , liseden sonra okunabilecek tek okulun tı;p olduğunu sanardım <>

mfö nün abla ve ağabeylerimce emefö olarak telaffuz edildiğini duyunca büyüklerin emefö küçüklerin ise mefeö dediklerini sanrdım

yumurtanın kırılmadan fırınlandığında civciv çıkarabileceğini , almanlar sarışın oldukları için çingenelerle akraba olduklarını , ve uzaktan baktığımda uzun saçlarıyla balkonda salına salına gezen eniştemi teyzem sanardım…

sadece 18 yaşından küçüklerin sevgili olabileceğini büyüklerin ise ancak ve ancak karı koca olabileceklerini , öpüşerek hamile kalınabileceğini , hamam böceklerinin sadece hamamlarda olduğunu , açılışlarda kesilen kırmızı kurdelanın arkasına daha önce hiç kimsenin geçmediğini , yabancı fimlerde türkçe seslendirme yapıldığında aslında konusanların türkçe bildiğini izlediğimiz tüm programların o anda canlı yayınlandığını
sanrdım…

banyodan sonra söylenen sıhhatler olsun lafını saatler olsun olarak anlar çabuk kirlenilmesi için söylenen bir söz sanardım

mutfak robotunun mutfaktaki tüm işleri yapan asimo tarzı bir şey olduğunu , öğretmenlerin ve kelebeklerin osurmadığını sanardım

küçüklüğüm sanmakla geçmiş belli ki :D

yazarken bile çok güldüğüm mevzular ..


19 Ocak 2009 Pazartes

EKONOMİ..

birzamanlar -yani benimde dolar zengini olduğum zamanlardan bahsediyorum :))- için için türkiyenin ekonomisinin bozulup doların yükselip benim ekonomimin düzelmesini beklerdim..

şimdilerde ise..

işi gücü ,erkek bakirliğinin tuhaf karşılandığı , kadının bakire olmamasının ayıp sayıldığı , tecavüz ederken

yakalananın; tecavüz henüz gerçekleşmediği için "yarım kaldı" indirimi aldığı

tecavüz edip, kameraya alan eski sevgilinin, "eski sevgili indirimi aldığı

tecavüzde bağırmıyorsa, rıza göstermiş sayılır" indirimi yapıldığı ,

amerikalıların camel sigarasının üstündeki turkish yazısını gördükten sonra çöl sandıkları

,en çok üniversite mezunu işsizle rekor kırmış,

her yapılan ankette, en mutsuz ancak en milliyetçi,geçmişiyle en fazla gurur duyan insanların yaşadığı

yüzölçümü bakımından avrupanın 2. dünyanın 42.ü lkesi olan canım ülkemin

tüm sorunlarını suni gündemlerini bir yana bıraktım ve tüm YOĞUNLUĞUMU barış güvercinlerinin yönettiği

özgürlükler ülkesi gerzek amerikanın ekonomik krizi yüzünden hiç düşmeyen hatta düşme eğiliminde de olmayan
yeşiL paralara vermiş durumdayım...

günlerim , son zamanların yok yok hatta tüm zamanların enn yakışıklı ve gözde ekonomisti yiğit bulut un yorumlarını dinlemekle geçiyor.. ah birde şu akdeniz bölge insanını rezil eden bir grup adanalı soytarının katıldığı yemekteyiz programını izlemekle..

tabi önerisi olan varsa onları da dinlemeye hazırım...
doların akibeti konusunda:)


16 Ocak 2009 Cuma, 22:49

national g. belgeselleri

national g. belgeselleri yüzünden paranoyak olmamak elde değil...

nezaman bir yerim kaşınsa acaba üstümde kaç milyon böcek dolaşıyor diye düşünmekten , hapşurduğumda ah şu mayt denen minik böceklerin kakasımı kaçtı burnuma diye tedirgin olmaktan , yemek yerken acaba üstünden kaç defa hamam böceği geçmiştir diye tiksinmekten , pirinç kavanozunda tırtıl lavrası aramaktan bıktım..

rüyalarım bile değişti..
geçenlerde yanlışlıkla öldrdğüm bir karıncanın ailesi ve amca oğulları beni arıyordu köşe bucak bellerinde silahla hemde...
biryandan da csıny karışıyordu olaya katil karıncalara suç üst yapmak için ve parmak izi bırakmadıklarından şikayet ediyorlardı..

birde etrafta insan formunda gezen uzaylılar olduğunu da düşünmeden edemiyorum :))
13 Ocak 2009 Salı, 00:43

kedi milleti... 02 Ocak 2009 Cuma, 14:14


Sevgili zümrüt..

Kedi milleti üzerine…
Hepimizin bildiği bir genelleme vardır hani
İnsanın en sadık dostu köpekler en iyi dostu kitaplardır diye
Kelebekler osuramaz osursa da duyulmaz kadar acayip gelir bana..
Çünkü hep dışlarıyorsunuz kedileri ,


hep nankör diye damgaladığınız kedi kısmısını hor görüyorsunuz sokakta gördüğünüzde bir tekme de siz savuruyorsunuz kara olanlarına uğursuz deyp yavru olanlarının kuyruklarına boş kutular bağlayıp dalga geçiryorsunuiz onlara karşı o kadar vicdansız ve kalleşsiniz ki nakörlük etmelerini çok görüyorsunuz..
Halbu ki…

canınız istediğinde sevemeyeceğiniz canı istediğinde lütfedip kendini sevdiren karakter sahibi despot koca dünyayı umursamayan eve getirdiği hediyeleri <> ev sahibiyle hatta kendine göre annesiyle paylaşan bundan dolayı masum gözlerini size dikerek ödüllendirilmek isteyen
saklambaç oynamaya bayılan <>



eğer dişi ise ve kısırlaştırılmamışsa
ortalama 3 ayda bir kızan olan mart ayı semboliktir külliyen yalan,
ara sıra çiftleşme sevdasıyla evden kaçan ve ne idüğü belirsiz sokak kedileriyle düşüp kalkıp sonucunda size beslemek zorunda olduğunuz bir sürü yavru babasız kedi veren ,koltuk yanlarını tırnaklarını törpülemek için kullanıp döşemenizin de ırzına geçen,kızan olduğu zamanlarda o masum halinden sıyrılıp yerine erkek kediler için sizi bile silebilecek bir
ketzilla kılığına giren ama tüm bu handikaplara rağmen : her hareketiyle şirinlik muskasına dönüşebilen ,
regl olduğunuzda ağrıyan yeri bulup patileriyle masaj yapabilen , ağladığınızda gözyaşlarınızı yalayarak size varlığını daha daha hissettiren , geceleri yalnız yatma derdinden kurtaran , naçizane harika yaratıklardır…

hepi börtey... 30 Aralık 2008 Salı, 00:23


Bilmem kaç yıl önce bugün doğmuşum..

<>

Aslında bugün bile değil bilmem kaç yıl önce <> Perşembe sabahı saat 6 buçukta..
Mersin devlet hastanesinin soğuk yeni havalandırılmış bir odasında doğan ilk çocuk benmişim..
Getirmişler annemin kucağına koymuşlar kapkara kömür gibi bir şey ,
* annem şaşırmış 9 ay sonra merhaba sana bebek diye
*Babaannem delirmiş bu bizim çocuğumuz olamaz kapkara diye…

*Babam bakmış aynen bana benziyor diye..
*Bu defa da anneannem delirmiş yine mi kız doğdu diye..
*Halam koşmuş adını ben koyayım diye..
*Ablam bakmış aa kardeş geldi diye
*Hemşireler bakmış babası Afrikalımıydı diye..
*Bende bir boşluk hissetmişim ikiz kardeşim nerde diye..

2008'in son cuması..


Yeni yıl…
Her yılbaşında
Neyi kutluyoruz diye düşünürüm bazen.. yeni yılın gelişini mi yoksa geçirdiğimiz yılın gidişini mi
Hep hüzünlendirmiştir beni yeni yıl kutlamaları..
Yıl ne kadar iyi de geçmiş olsa kötü de kimisine çok şey verip kimisine üçün birini de gösterse nankörce umursamazca uğurlamak yeni yıl için eskisini satmak tuhafıma gidiyor
Gerçi insanız nankörüz neleri satmıyoruz ki yılları satmışız çok mu…

.Hep daha fazlasını istiyoruz , her yeni yıl yeni umutlar yenilikler yılı oluveriyor…her yeni yılda yeni beyaz sayfalar açıyoruz yıl boyunca kirletmek için hayatlarımızda aynı hataları yapacağımızı bile bile bu defa farklı olacak diye kandırıyoruz kendimizi neyi kutluyoruz giden yılı satışımızı mı , bir yıl daha yaşlanıımızımı ,
Kurduğumuz içi boş hayallerimizi , aldığımız desteksiz kararlarımı … yetmez gibi hediyelerle taçlandırıyoruz

Sevmiyorum yeni yıl kutlamalarını ..


Ama rutine yine de ayak uydurup sizlere gzel dileklerle veda ediyorum…
●•۰● ♥En büyük zaman hırsızı yaşadığımız kararsızlıktır...
2009 da tÜm kararlarınızın gerçekleşmesi ve
yapmadığınız şeylerdense yaptığınız şeylerden dolayı pişman olmanız dileğiyle●•۰●
Aşk,para, tutku,paylaşımla sevgi dolu başarılı bir yıl


26 Aralık 2008 Cuma, 23:58

ders almayı bilen insan örneği ...


ders almayı bilen insan örneği :)


zeminden ısıtmalı bir odaya goril ve yavrusunu koymuşlar ve birsüre sonra zemini yavaş yavaş ısıtmaya başlamışlar.Isı arttıkça yavru huzursuzlanmaya başlamış anne goril de yavruyu kucağına almış.fakat ısı gitgide arttığı için bir süre sonra anne goril de rahatsız olmuş
aradan geçen 1/2 saatten
sonra gelip baktıklarında gorilin yavrusunun üstüne çıktığını
görmüşler..........


şimdi kendime bakıyorum da <>
ben nelerden vazgeçtim ayaklarımı yanmaktan korumak için ve hayıflanmıyor da değilim hani birazcık acı çekmeye değmez miydi? sonu iyi olacaksa... neden feda ettim ki diyorum kendi kendime..
7 aylık doğunca mı böyle sabırsız birer organizma oluyor bu insan milleti...

neyseki hatalardan ders almayı bilen bir yapım var :) aynı hatayı 3 kere yaptıktan sonra ama
o nasıl oluyorsa artık :P


not: kıssadan hisse yapalım lütfen geç hiçten iyidir diyoruz ve olurda birdaha ki hayatımızda maymun olursak annemize bile güvenmiyoruz :)))



23 Aralık 2008 Salı, 12:29

en güçlü kasımın yaptıkları



17 Aralık 2008 Çarşamba, 09:19

Kendi kendine nazar değdiren kız:
Evet aynen öyle dil insan vücudundaki en güçlü kasmış
Hiç şaşırmadım nedense…
Ne geliyorsa dilimden geliyor ya başıma çünkü…

Neymiş ders çalışmaya başlamışmış , çokta iyi gidiyormuşmuş ,
Aaa kendine inanamıyormuş çünkü hukuk konularını patır patır ezberleyebilioyrmuşmuş hatta çokta iyi anlıyormuşmuş , amanda cildi ne güzel olmuşmuş yediği kavanozlarca nutellaya rağmen hiç sivilcesi çıkmıyormuş , spora başlamışmışta artık selülitleride çıkmıyormuş ,
Yeni aldığı beyaz kazakta üzerine sü;per oluyormuş ,
Mış..muş..mış…muş..

Gelelim nazar kısmına

Bu bir sabah uyandığında tüm saçlarının yastıkta kalması gibi bir şey bu
Ders çalışamaz , sivilcelerini yok etmek için ayna karşısından ayrılmazsın , beyaz kazağın pamuklanmıştır artık babanın jiletlerinden biriyle kazağını traş edersin , yürüyüşe gideceğin anda birden bir ağarlık çöker üstüne gidemezsin hoşgeldin sevgili basen hoşgeldiniz portakal kabukları...vs vs

Boşa demiyorlar ya insanın en büyük iyiliği de kötülüğü de kendine diye

İşte bnmde ne geliyorsa dilimden geliyor
For that reasion: susuyorum artık